INSANIN DEGERI

GIRIS ARREST-03 MI-2003 ARITMI-03 SOLUNUM-03 Photo Page AMBLNSKAZA MUKERRER ASILSIZ VAKAREDDI ILETISIM ASKER TRAFIKAZA-03 YENIDOGAN DOGUM-03 BAGLANTILAR OLAY YERI AFET AFET2 OLUM-03 SIGARA KANSER ENFEKSIYON KANSER KANSER SIKLIGI GSMH KANSER KANSER ONYIL SITMA KANSER HAVA KANSER KALP KANSER MESLEK KANSER ENDOKRIN KANSER RADYOLOJI KANSER HLA DUZENI KADIN ACIL-03 BEBEK TRIAJ ZEHIRLENME-03 PSIKIYATRI-03 MEVSIM-02 MEVSIM-03 MEVSIM-04 HLA GENLERI KANSER-02 KANSER-03 TRAVMA-02 HODGKIN S DISEASE BREAST BRCA PARAMEDIK-04 ISDOYUMU OZURLU1-04 OZURLU2-04 OZURLU3-04 ISDOYUMU-01 KARSINOGENEZIS SERVIKS CA KANSER KAYITLARI ERGONOMI ISKAZA(37-99) GRAMSCI TURKCAN ERCAN ERBAS YAYINETIGI AP NEDENLERI CINSELHASTALIK CINSELDAVRANIS SAGLIKFELSEFESI HEKIMLIKFELSEFESI DUNYADAISSAGLIGI OSMANLIISSAGLIGI ULUSLARARASI INSANIN DEGERI ANALJEZIK-02 MESLEKODASI INSANHAKLARI VERIMLILIK DONERSERMAYE PARTIveSAGLIK KURESELLESME About Blog

INSAN ve DEGERI, DEGERLER FELSEFESI

AHMET HAKI TURKDEMIR 

 

Soru 1: Bir seyin degerlerden biri olup olmadigi neye göre belirlenebilir?

Cevap 1: Degerler, “deger” ve “degerlendirme” nedir sorulari ile birlikte ele alinmalidir. Burada da “degere sahip olma” ile “deger olma” birbirinden ayirt edilebilmelidir. Soruda istenen “deger olma”nin nasil belirlenebilecegidir. Bunun için ise “”dogru degerlendirme” yapabilmek gerekir. Dogru degerlendirme; degerlendirilenin kendi alani içinde özel durumunu görmek ve göstermektir.[1] bu yani ile degerlendirme bir bilgi sorunudur. Dogru degerlendirmeler “obje”lerin degerinin bilgisini saglayan degerlendirmelerdir. Ancak öte yandan bir insan sorunudur. Çünkü yaptigi her degerlendirmede kisi, bir bütün olarak vardir ve her defasinda birçok kisi degerleri, dolayisi ile degerlendiren kisinin degeri söz konusudur.

Bu durumda iki sorunla karsilasiriz: degerlendirenin kisi olarak yapisal özellikleri ve degerlendirilenin degeri söz konusu olur. Kuçuradi bu ayrimin degerlendirmeleri nelerin belirleyebildigi ve bir dogru degerlendirme yapmak için gerekli sartlarin neler oldugunu belirlemek için zorunlu görür.

Bunun sonucu olarak da degerlerin degerini ortaya koymak, tek tek degerlendirmeler için tek bir ölçü vermek olanakli olmayacaktir. Öyleyse degerlerin belirlenmesini tek bir ölçüte sigdirmak dogru bir girisim olmayacaktir. Onun yerine bazi insan ve kisi fenomenlerini bilinçlendirme çabasi olarak ele alinabilir.

Sonuç olarak “bir seyin degerlerden biri” olarak ele alinabilmesi için bilgiye dayali bir degerlendirme yapilabilmeli ve bunu gerçeklestiren kisinin de bu degerlendirmeyi yapabilecek kapasitesinin olabildigini sunabilmesi gerekir.

Bunlarin yani sira ortaya konan degerin toplumdan topluma ve kültürden kültüre degismez özellikleri tasiyabilmesi de gereklidir. Yine ayni zamanda insanlara sagladigi olanaklar ile gelecegini aydinlatabilmesi de önemlidir.

 Soru 2: Degerlerin “milli” veya “sinifsal” oldugu ya da toplumlarin degerlerinin “kendilerine göre” oldugu görüsü sizce dogru mudur?

Cevap 2: Bu soruyu da yukarida vermis oldugum cevabin bir devami olarak görmek gerekir. Eger insana has özellikler, olanaklardan kaynaklanan ve bilgiye dayanan degerlerden bahsediyorsak bunlarin evrensel nitelikte olmalari gerektigini kabul etmemiz gerekir. Ancak bu sadece böyle kabul ettigimiz için ya da öyle olmasini istedigimiz için degil, insan fenomenlerini görerek ve bu konuda insanin ontik ve andropolojik temellerine dayanilarak söylenebilir olur. Bu durumda ise nasil ki kisiye has degerlerden bahsedemezsek, belli bir gruba ait olmaktan kaynaklanan degerlerden de bahsedemeyiz. Ancak insanin toplumsal bir canli oldugu ve gruplar halinde yasadigini da bildigimiz için kendini ait hissettigi topluluklarin edindikleri yasam deneyimleri ve kazandirdiklari sayesinde bu degerlere ulasmasinin kolaylastirilabildigi ya da bu olanaktan yoksun kalabildiklerinden bahsedebiliriz. Bunun da bir insan olanagindan kaynaklandigi söylemek bence çok yanlis olmayacaktir. Ancak insan akli sayesinde termodinamigin ikinci yasasi (entropi) gibi daha saldirgan ve düzensiz yasam biçiminden, daha uygar ve düzenli yasam biçimine dogru bir geçis sergileme egilimine sahip olacaktir. Bu durumda ister “milli” isterse “sinifsal” olsun, sirf bu nedenle degil ancak bu içinde bulundugu gruplarin kendisine sagladigi uygun ortam sayesinde (olanaklar) “degerler”e daha kolay ulasabilir olacaktir. Ancak bunun mutlak bir formül oldugu da söylenemez. Çünkü nazi almanya’sinda dogan bir çocugun bulundugu ortamda, ona ögretilen deger yargilari ile yasama baslama olanagi varken, bir baska ülkede “degerler”e sahip bir ortamda yetisme olanagina kavusma olanagi bulabilecektir.

Bu nedenle “milli” ya da “sinifsal” degerler denilenlerin deger biçmeler oldugunu ancak bunlarin da dayanak noktalarinda bulunan normlarin bilgisel temelli olup olmamasi kisinin yasama basladigi andaki gelismesini etkileyebilecegini belirtmek gerekir. Ama bu dogrudan toplumlarin “kendilerine göre” degerleri oldugu anlamina gelmez, gelmemelidir.

II

SORU 3: Degerler ile deger yargilarini ayirabilmek neden önemlidir?

CEVAP 3: Deger yargilari, insanlarin yasamlarina yönelik bilgisel temellere dayanmayan ve hakkinda degerlendirme yapilmadan dogrudan kabul edilen normlardir. Onlarin insanin olanaklarini gelistirmesi tümüyle rastlantisaldir. Yani dogada nasilsa öyledir. Örnegin yagmur yagarsa hasat iyi olacaktir. Öyleyse yagmurun yagmasi için gerekli görülen, örnegin; yagmur duasina çikilmasi gerekli bir Seydir.

Degerler ise amacini hasatin iyi olmasi için gereken kosullari belirlemeye yönelik çabalardir. Ayni örnek için ele alirsak, amaci sulamak ise su kanallari açilabilmesi düsünmek, planlamak ve bunu uygulamaktir. Bunu yönü ile verili olan doga parçasini (topragi), yine var olan olanaklari kullanarak (su ve açilan kanallar ile) sulanmasini saglamaya yönelik çabalamayi gerektirir. Ancak buradan çikartilmasi gereken insanin dogaya karsi verdigi bir mücadale oldugu olmamalidir. Söylemek istenilen Sey, degerlerin, insan olmanin özelliklerine dayanilarak, aklin olanaklarini kullanarak elde edilebilen bir Sey oldugudur.

Bu ikisi arasindaki ayrim yapilmadiginda, bunlardan elde edilen sonuçlarin degerlendirmesinde yanilgiya düsülmüs olur. Çünkü birinde kisinin kendisinin deger diye inandigi Sey için yaptigi ancak bunun aslinda ne oldugunu da tam olarak bilmedigi bir Sey için gerçeklestirmesi söz konusu iken digerinde insanin sahip oldugu özellikler ve olanaklardan kaynaklanan bir davranis gelistirdigini görebiliriz. Bunun sonucunda da insanin kendini gelistirebilme ve olanaklarini artirmasina dayali olarak aklinin kullanimi söz konusu olurken, digerinde aklini sadece isini gerçeklestirmede kullanabildigini, bunu gerçeklestirme amaçlarinda ise bilgiye dayanmadigini görürüz.

Aralarindaki bu farkin önemi ise yasam için gereken Seylerin belirlenmesinde ortaya çikacaktir. Birinde bagli oldugu ilkeye göre hareket etme egilimi belirecek ve nasil sonuçlanacagini bile bilemedigi (çünkü onun için bilinmesi degil uyulmasi önemlidir) bir harekete girisecek, degerlere dayanan insan ise insan olmanin kendine verdigi olanaklardan yararlanarak, içinde bulundugu duruma en uygun biçimde davranabilme özelligine kavusacaktir. Yani biri için olasilik olan Sey, digeri için olanak olarak ortaya çikacaktir. Kuçuradi’nin ifadesi ile “bir Seyi dogru degerlendirmek onun yapi özelligi olan degerini görmek, yani onu anlamak ve kendi alanindaki yerini bulmaktir”[1].

 

SORU 4: Deger bilgisi ne ile ilgili bir bilgidir? Böyle bir bilginin olanakliligi, onun öznel ve relatif olmadigi gösterilebilir mi?

CEVAP 4: «“Insanin degeri” derken kastedilen, insanin cins olarak insanin, diger varliklarla (insan olmiyan herseyle) ilgisi bakimindan özel durumu ve bu özel durumundan dolayi kisilerin insanlararasi iliskilerde sahip oldugu bazi haklar, baska bir deyisle insanin varliktaki özel yeridir.[2]»

Deger bilgisi de varliktaki bu özel yerin bilincinde olmaktir. Öyleyse “deger bilgisi” insanla ve onun ontolojik varligi ile ilgili bir bilgidir.

Sorunun ikinci kismi için, bir an bu bilginin öznel ve relatif oldugunu kabul ederek, gittigi yerlere bakalim. Bununla kastedilen insanin diger varliklarla ilgisi bakimindan özel bir yeri olmadigi söylenmese bile bunun tartisilir bir yargi oldugunu kabul edecek olursak, öyleyse insan nedir sorusuna geri dönmemiz gerekir. Buna verilecek yanitlardan biri insanin yaraticinin eseri oldugudur. Ancak diger canlilar için de durum böyledir. Ama onlar arasinda bir hukuk düzeni yoktur. Öyleyse tanrinin yarattigi varlik olarak insanin da yeryüzünde yargilanabilecegi bir mahkeme kurulamaz. Bu ise insana yeryüzünde tam bir hareket serbestligi vermesi gerekir. Ancak bunun dogru bir yargi olmadigini görüyoruz. O halde ilk cümlemizi dogru olarak kabul edemeyiz.

Insanlararasi iliskilerde sahip oldugu haklarin da göreceli oldugu kabul ettigimizde, bazi insanlarin digerlerinden farkli, hatta üstün oldugunu söyleyebilir miyiz? Bunu denedigimizde, onlarin digerlerinden daha fazlasina sahip olmalari gerektigi de kendiliginden ortaya çikar. Peki kimdir bunlar? Daha akillilar mi, yoksa daha güçlüler mi? Yoksa hem akilli ve hem de güçlü olanlar mi? Insanlik tarihi bu tür düsüncelere dayali uygulamalarla doludur. Ama hiçbiri varligini sürdürememistir. Yani bir kez akilli ve güçlü oldugu için digerlerinden daha fazlasini hak ettigini düsünerek ona göre eyleyen kisi, yine bir baskasi tarafindan alasagi edilmistir. Öyleyse ya insanlar sürekli daha akilli ve güçlü olmaktadirlar diyecegiz, ya da bu varsayimi da geçersiz kabul edecegiz. Insanlar bazi degisimler geçirmelerine karsilik bu digerlerinden çok daha akilli ve güçlü olduklarindan çok farkli olmalarina baglidir. Sari, beyaz ya da siyah Ýrktan olabilirler. Ama günümüzde halen daha insana ait bilinen özellikler çerçevesinde digerlerinden daha fazlasina sahip olani gösterilememistir.

Bu tersten gösterme disinda “deger bilgisi”nin öznel ve relatif olmadigini da göstermemiz gerekirse; bu bilginin insandan kaynaklanmasi onun öznel oldugunun kaniti olamaz. Çünkü insandaki “deger bilgisi” tüylü postu olmadigi ya da boynuzunun olmamasindan kaynaklanmamaktadir. Onun sahip oldugu özelliklerden ve olanaklardan kaynaklanmaktadir. Bunlarin bir kismi olarak, insanin bilgiden bilgi üretebilme, muhakeme yapabilme, hizli kavrama, ögrendiklerini digerlerine genetik yol disinda da aktarabilmesi sayilabilir. Bu nedenle deger bilgisinin öznel, kisiden kisiye degisebilen bir bilgi olarak kabul edilmesi olanakli degildir.

III

SORU 5: Degerden ve degerlerden bagimsiz olmak nesnel degerlendirme yapmak için gerekli midir?

CEVAP 5: Bunu diyenler bulunabilir. Ancak degerden ve degerlerden kaçinmak istemelerinin nedeni, deger ve degerleri kültürel yapi içinde ele almalarindan kaynaklanmaktadir. Yani farkli kültürlerdeki farkli deger yargilarina bakarak degerlerin degisken olduguna inanmakta ve buradan bir bilimsel bilgiye ulasilamayacaklarini düsündükleri için de degerlerden uzak durarak, “value free” olmaya çalismaktadirlar. Bunlarin belirgin olarak karistiklari Sey, deger biçme Seklinde ortaya çikan deger yargilari ile bilgisel olarak temellendirilmis dogru degerlendirmeyi ayni sanmalarindan kaynaklanmaktadir.

Insanin sahip oldugu özellikler ve olanaklardan kaynaklanan, bilgi ile temellendirilebilen degerlerin ise bir önceki cevapta tartisildigi gibi hiçbir öznel tarafi yoktur. Aksine nesnel bir degerlendirmenin de kosulunu olustururlar. Burada sahip olunmasi gereken, bilgisel kaynakli ve anlamaya dayanan, dogru degerlendirme sonucu ulasilan insan degerleri ile doga kaynakli ve insanin korkularindan kaynaklanmis bir takim deger yargilarini ayni anlamda degerler olarak adlandirmazsak bu sorun çözülmüs olur. Daha önce tanimladigimiz gibi degerlendirenin özellikleri ile degerlendirilenin degerinin bilgisinden üretilen degerler, soruda sorulanin tam tersine nesnel degerlendirme yapmak için gerekli unsurlardan da biridir. Galile’nin bu degerleri olmasaydi, gözlemleri ile belirledigi dünyanin döndügü kavramini engizisyon tehdidi karsisinda hiçbir zaman ifade etmemesi gerekirdi.

My Contact Information

Links to Other Sites