BILIM, TEKNIK ve SAGLIKTA KURESELLESME ve GELECEK
SAGLIKTA KURESELLESME
Mayis 2003, Ankara
Bertolt Brecht’in yazdigi Galileo’nun Yasami adli oyununda, Engizisyon tarafindan goruslerini inkar etmeye zorlanan ve boyun egen Galileo soyle der:
“Benim dusunceme gore, bilimin tek amaci insan varliginin cilesini hafifletmektir. Eger bilim adamlari... kendilerini yalnizca bilgi icin bilgi toplamaya sinirlarsa, bilim sakat kalacak ve yeni buluslar yalnizca yeni dertler getirecektir. Zamanla, kesfedilebilecek her seyi kesfedebilirsin, fakat ilerlemen insanliktan uzaklasan bir ilerleme olacaktir. Seninle insanlik arasindaki ucurum bir gun o kadar buyuyebilir ki, senin yeni bulus uzerine duydugun coskunun karsiligi, evrensel bir dehset haykirisi olabilir.”
Kronolojik olarak bakildiginda, akademik cevrelerde kuresellesme kavramini ilk olarak 80’lerde ‘isletme’ ve ‘finans’ dallarinin kullanmaya basladiklari, 90’lardan sonra ise ‘sosyoloji’, ‘kultur ve medya calismalari’, ‘uluslararasi iliskiler’, ‘siyaset bilimi’ gibi sosyal bilimlere ait bircok disiplinin de bu kervana katildiklari gozlenmistir. Soz konusu disiplinlerin kavrami kendi perspektifleri cercevesinde ele almalari sonucunda birbirinden cok farkli kuresellesme analizleri ortaya cikmistir. Taylor ve Flint’e gore bu kuresellesme analizleri sekiz farkli boyutu dile getirmektedirler :
1. Ekonomik kuresellesme: Cokuluslu firmalarin dunyanin her yerinden sermaye ve emek kullanan yeni ‘kuresel uretim sistemleri’ne gecmesi;
2. Siyasal kuresellesme: ‘Serbest pazar ekonomisi’, kamu harcamalarinin kisilmasi, ozellestirmeyi, vs. ongoren ‘neo-liberal’ politikalarin tum dunyaya yayilmasi;
3. Sosyal kuresellesme: ‘Dunya toplumu’ fikirlerinin yayginlasmasi, uluslarasiri sivil toplum hareketlerinin yayginlastiginin dusunulmesi;
4. Teknolojik kuresellesme: Basta Internet olmak uzere ‘bilisim teknolojileri’nin yayginlasmasi;
5. Finansal kuresellesme: ‘Dunya sermaye piyasalari’nin artan karsilikli bagimliliklari ve ortakliklar kurmalari;
6. Cografi kuresellesme: Artan iletisim ve ulasim imkanlariyla olusan ‘sinirsiz dunya’ fikri;
7. Kulturel kuresellesme: Basta Amerikan olmak uzere Batili Kulturel degerlerin egemenliginde tek boyutlu bir ‘dunya kulturu’nun olusmasi ve ‘kuresel urunler’in tuketilmesi;
8. Ekolojik kuresellesme: Sinir tanimayan ‘kuresel ekolojik sorunlar’in ortaya cikisi ve ortak eylem plani gerektirmeleri.
Bilimlerin geleneginde “normal” olan cok parcali/cok disiplinli yapinin kuresellesmeye yonelik butunselci bir bakis acisi uretmek yolunda yetersiz oldugu ortadadir. Bu parcali yapi, butunselci bir analize ulasilabilmesini engelleyen kuramsal ve yontemsel sorunlari beraberinde getirmektedir.
Değişim Parametreleri | Değişime ilişkin sonuçlar |
Ekonomik sistem: | Kapitalist sistemin kendini dünya ölçeğinde yeniden yapılandırılması |
Uluslararası ilişki: | Yeni bir uluslararası işbölümü yapısının ortaya çıkması |
Temel etmenler: | Dünyadaki ekonomik, siyasal ve kültürel tüm politikalarda gerçek globalleşme · Uluslararası işbölümü yapısında yeni normlar · Kapitalist üretim sisteminin yeni gerekirliklerine göre uygun değişim · Ulusal yapılardan uluslararası güç ilişkilerine kadar herşeye mutlak bir düzenleme |
Sermayenin yoğunlaşması | Sermayenin yerel, ulusal ve bölgesel sınırları aşarak büyük ölçüde uluslararasılaşması |
Sermayenin merkezileşmesi | Büyük sermaye şirketlerinin tekeller, tröstler, karteller biçimindeki ekonomilere ve ekonomilerin yönetimine hakim kılınması |
Sosyal hegemonya stratejileri | Sermayenin küreselleşmesinin hukuksal, siyasal, ideolojik ve kültürel pratiklere gereksinimi bağlamında askeri, siyasal, sosyal ve kültürel stratejilerin (emperyalist politikalar) geliştirilmesi |
Sermaye birikim rejimi | Yoğun birikimden yeniden yaygın birikim rejimine (yeni manüfaktür) geçiş |
Üretim | Esnek üretim sistemlerine geçiş (esnek uzmanlık, yalın üretim ve taşeronlaşma) |
Pazar | Ürün pazarının esnekleşmesi (arz yönlü üretimi esas alan ve fiyat rekabeti yerine kalite rekabetine ve ürün çeşitlemesine dayanan pazar) |
Emek gücü | Emeğin, istihdamın ve emek pazarının esnekleşmesi (işsizlik, örgütsüzleşme, sendikasızlaşma, iş güvencesinin ortadan kalkması) |
Birkim stratejileri bakımından kalkınma modelleri | Ulusal kalkınmacı ve sanayileşmeci (ithal ikameci) ekonomi politikalarına ihtiyaç duyulmamasına dayalı olarak, büyüme modellerinde değişme (merkez ülkelerde teknoloji yoğun üretim, özellikle hizmet üretimine dayanan, buna karşılık çevrede enformel sektöre ve ihracata yönelik üretime öncelik verilmesi) |
Mallar ve hizmetler | Metalaşma (ticarileşme), kamusal üretim alanları (KİT'ler) ve tüm hizmetlerde (sağlık, eğitim, sosyal güvenlik) özelleştirme |
Üretim ve yatırım alanlarında uluslararası sermayenin dolaşımı | Dolaşımı kolaylaştırmak için ulusal egemenliğin sınırlandırılması, devletin taşeronlaşması (tahkim, MAI, patent gibi uygulamalar) |
Devlet yönetimi | Hem kamu idaresinin hem de endüstriyel rejimin, merkezi, formel yapısından kurtulması (yerinden yönetişim ve yerelleşme) |
Dönüşümün Uluslararası denetim aygıtları | Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü ve Uluslararası Para Fonu, BM |
Uluslararası denetim aygıtlarınca yürürlüğe sokulan politikalar | Yapısal Uyum Politikaları ve istikrar paketleri (stand-by anlaşmalarla dayatılan para kredi politikaları) |
Uzmanlasmis akademinin bolunmus yapisi, Robert Cox’un da belirttigi gibi, kendisine buyuk bir avantaj saglar: Bolumler (yani disiplinler) sinirli degiskenleri degerlendirmeye alarak ceteris paribus prensibiyle hareket ettikleri icin cozum uretebiliyor gorunmektedirler . Ancak bu yanilticidir, cunku cozum onerileri tek boyutludur: Ekonomik sorunlara yonelik cozumler sosyal sonuclari, sosyal sorunlara yonelik cozumler siyasal sonuclari, siyasal sorunlara yonelik cozumler kulturel sonuclari, vs. goz onune alinmadan cozulmeye calisilmaktadir. Bu tek boyutlu yaklasimlarin amaci toplumsal iliskiler duzenini tehdit eden sorunlarin, duzenin yapisini degistirmeksizin, en az zararla atlatilmasini saglayacak turden cozum yollarini bulmaktir.
Samir Amin’e gore ‘neo-liberalizmin hegemonyasi’ 5 temel ‘tekel’ sayesinde saglanmaktadir : Dunya finans pazarlarinin denetimi, medya ve iletisim tekelleri, teknolojik tekel, gezegenin dogal kaynaklarinin tekelci kullanimi, kitlesel yok etme silahlari uzerinde tekel.
Robertson kuresellesme sozcugunun kullaniminin cok yakinlarda yayginlastigini ifade etmektedir. Daha onceki daginik ve surekli olmayan kullanimina karsin, kuresellesme terimi 1980'lerin basina, hatta ortalarina kadar akademik cevreler tarafindan kesinlikle onemli bir kavram olarak kabul gormedi. Kuresellesme surecinin ortaya cikmasinda ve hizlanmasinda teknolojideki gelismeler, bilgi ekonomisinin one cikmasi, Dunyada yasanan neo-liberal politikalarin yukselisi, Cok uluslu sermayenin kuresel bir pazarda yayilisi etkili olmustur.
Kuresellesme sureci kazananlari ve kaybedenleri firsatlari ve dezavantajlari icinde paradoksal olarak bulunduran bir surectir. Giddens kuresellesmeye yaklasimlari supheciler ve radikaller olmak uzere 2 bolume ayirmaktadir. Supheciler daha cok siyasal solda ozellikle eski solda toplanmaktadir. Hukumetler ekonomik yasami hala denetimleri altinda tutabilmekte ve refah devleti varligini surdurmektedir.
Suphecilere gore; kuresellesme nosyonu, refah sistemlerini ortadan kaldirmak ve devlet harcamalarinda kisinti yapmak isteyen serbest piyasacilarin ortaya attigi bir ideolojidir. Gorduklerimiz ise olsa olsa yuz yil onceki dunyanin bir tekrarindan ibarettir. Para ticareti dahil olmak uzere yogun ticaretin yapildigi, acik bir kuresel ekonomi on dokuzuncu yuzyilin sonunda da vardi.
Giddens bu tartismada radikallere hak vermektedir. Dunya ticaretinin bugunku duzeyi eskisinden cok daha fazla ve cok daha kapsamli mallarla hizmetleri iceriyor. Ancak en buyuk farklilik, finans ve sermaye akisinin duzeyinde goruluyor. Eski donemlerde , elektronik paraya (yalnizca bilgisayarda bir rakam olarak mevcut para) gore ayarlanmis olan bugunku dunya ekonomisiyle paralel sayilabilecek hicbir ornek yok .
Kuresellesmeye elestirel bir acidan yaklasan Hirst-Thompson kuresellesme yeni mi sorusuna “eger kuresellesmeyi, ulkeler arasindaki buyuk ve artan bir ticaret akisi ile sermaye yatiriminin gerceklestigi acik bir uluslararasi ekonomi diye yorumlarsak, bu sorunun cevabinin kesinlikle olumsuz oldugunu belirtmektedir. Gercek anlamda butunlesmis bir dunya ticaret sistemi on dokuzuncu yuzyilin ikinci yarisinda olusturuldugu icin, uluslararasi ekonominin karmasik bir goreli aciklik-kapalilik hikayesi vardir. Binlerce mil uzakliktaki yerlerle gunluk ticaret ve fiyat belirlemeyi olanakli kilan kablolar, gunumuzun elektronik ticaretinden cok daha buyuk bir yenilikti” Ulkelerarasi ticaret eskiden beri devam etse de kuresellesme surecinin ozellikle son ceyrek yuzyilda enformasyon teknolojilerinin ve telekomunikasyonun gelisimi ve yayginlasmasiyla hiz kazandigi soylenebilir. Dunya olceginde globallesme bilgi ve sermayenin, hizmetlerin, sinirlar arasinda mal akisinin buyumesini yansitirken ulkeler arasinda ekonomik dayanismanin buyumesine de isaret eder.
Yeni Profesyoneller: Bilim Adami Yapisi
“Sermayenin oncelikleri ile bilimin oncelikleri arasindaki celiski, bilimi pazara bagimli kilmaktan, -daha acik bir deyisle- sermayenin emrine sokmaktan ibaret olan egitim sisteminin yarattigi “aydin” tipinde butun ciplakligiyla gozlemlenebilir. Bugun cagimizin bir “ortalamalar cagi” haline gelmis olmasinin nedenleri, dunyanin kaderinin en basta gelen belirleyicisi olan bu super gucun gelistirdigi ve yayginlastirdigi egitim anlayisindan ve sisteminden bagimsiz olarak dusunulebilir mi?
Bu egitim sistemi akil almaz tahrip gucune sahip silahlar icat eden beyinler yetistirebilir, hatta bu beyinler Aya seyahati de gerceklestirmis olabilirler. Ama bugun dunyamizda temel gida maddelerinin yuzde 110’u uretiliyor olmasina ragmen, her yil 50 milyona yakin insan acliktan oluyorsa, yalnizca 3 kisinin zenginligi 48 ulkenin gelirinden daha fazlaysa veya 358 insanin zenginligi dunya nufusunun yarisina yakinin gelirine esitse, daha da korkuncu, bozulan toplum ve cevre kosullarinda insanin ve topyekun gezegenin sonunun gelmesi tehlikesi kapiyi calmaktaysa, bunun da bir sorumlusu olmasi gerekir. Bunun sorumlulugu, herhalde, dag basinda emegiyle gecinerek yasayan cobana veya buyuk kentlerin sokaklarinda gece yarilarinda kagit mendil satarak ailesini gecindirmeye calisan cocuklara ait degildir. Bunun sorumlulugu, kuresel iktidari ellerini gecirmis olanlarindir. Kuresel iktidari elinde tutanlar veya onlar adina karar verme ve yonetme konumunda bulunanlar, coklarinin hayranlik duydugu bu egitim sisteminin urunu olan sozde aydinlardir.
Aslinda onlara aydin diyen de yoktur. Onlar icin genellikle kullanilan cok uygun bir isim de bulunmustur. Onlara yu-pi(young professionel) denilir. Yu-pi, kisisel cikarini kollamasini cok iyi bilir. Esasen, yasaminda baska degere pek yer yoktur. Sevgi, ozveri... onun icin modasi gecmis kavramlardir. Esleriyle iliskilerinde bile bu bakis acisi egemendir. Bu tiplerin en parlak ornegini olusturan Bill Gates’in karisiyla imzaladigi nikah mukavelesinde mal varligini guvenceye almak icin buldugu ve dayattigi son derece kurnazca kaleme alinmis duzenlemeler, gundelik basin icin ilginc bir haber konusu olusturmustur.”
Isikli’nin tanimladigi bu yari profesyonel yari bilim adamlari icin onemli olan kendi projelerini gerceklestirmek icin gerekli maddi destegi saglayacak kurum ve kisilerle iliskileri kurmak ve uygulamaktir. Kuresellesme buna uygun ortamlari saglamaktadir. Kendi olanaklari, yetmezse yerel kaynaklar, oda yetersiz ise ulusal ve uluslararasi finansman kaynaklari ile dogrudan baglanti kurarak, dogrudan sermayenin isteklerini gerceklestirecek hale gelmektedir. Bilim adami kendi duslerini gerceklestirdigini sanmakta iken sermaye icin uygun olani urettiginin farkina bile varamamaktadir. Bunun yani sira tasimasi gereken toplumsal sorumluluk ve yukumluluklerini gormezden gelerek (gormeyerek) bilim adami kisiliginden her gecen gun daha cok siyrilmakta ve “gorev adami” haline gelmektedir.
DEGERLENDIRME
Insan anlam olarak toprak ve dusunce kavramlarindan turetilmis olmasina ragmen, birey olarak kendini surekli asama cabasi icinde bulunmaktadir. Bu asma cabasi her ne kadar icgudusel olarak baslamis olsa da artik, varolusu zorunlulugunun disinda da kendini gerceklestirmektedir. Bu onun ozgur olusundan ve ozgurlugu icin gereken secim sanslarini her gun yeniden ve giderek artan bicimde uretiminden gecmektedir. Kendi kurdugu siyasi ortamlari, yine kendi ozgur iradesi ile degistirmekte, donusturmekte, bir sonraki (olumlu ya da olumsuz) asamaya gecirebilme yetenegini (ozgurlugu) tasimaktadir. Bir kere ozgur olan insan bunun icin gerekli ortami bir kez olusturdu mu, karsisina cikan yeni kosullari (secenekleri) degerlendirerek, yeni yola girmektedir. Secimi sonunda ozgurlugunu, cikisa gelene kadar yitirmekte, ardindan gelen yeni ortamda tekrar secme sansina kavusmaktadir. Bugune kadar gerceklestirdigi secimler sonucu elde ettigi sureklilik arz eden kazanimlari hukuksal boyuta ulastirarak, «hak» kavramina kavusturmaktadir. «Hak»ki olan seyler yayginlasmakta, herkes icin olana donuserek, herkesi kapsar hale gelmektedir. Bu acidan insan haklari surekli gelisme ve donusme icindedir. Ancak bir kez kurallasan sey ayni zamanda onun secme ozgurlugunu de elinden almaktadir. Artik «hakki olan» ayni zamanda onu sinirlayan, hareket alanini da daraltmaktadir. Bu yonuyle «hak» olan insanin ozgurlugunu de elinden almaktadir.
“Hak ve Ozgurluk kavrami yuzyillar boyunca insan dusuncesini kurcalayan buyuk meselelerden biri olmustur. Bu konuda binlerce cilt kitap yazildigi gibi yine cok cesitli tanimlar yapilmistir. Buna temas eden Montesquieu" hicbir kelime yoktur ki hurriyet kelimesi kadar kendisine degisik anlamlar verilmis ve dusunurlerce cesitli sekillerde yansimis olsun" Bu cesitliligin sebebi ozgurlugun cok yonlu bir kavram olmasidir. Kimi ,ozgurlugu bagimsizlik olarak ,kimi, esitlik ,kimisi, ozellik ve gizlilik olarak degerlendirmektedir. Degisik siyasal sistemler ve felsefi inanclar hurriyeti cok cesitli sekillerde tanimlamislardir. Bu konuda 1789 tarihli Insan ve Vatandas Haklari Bildirgesi: “hurriyet baskasina zarar vermeyen her seyi yapabilmesidir.” Derken, Montesquieu “Hurriyet kanunlarin izin verdigi seyleri yapabilmek” olarak tanimlamistir. J:Barthelemy ise “Hurriyet tarif edilemeyip duyulan seydir.” diyerek tarif etmeye calismistir. Eski Yunun ve Roma'da ozgurlukten anlasilan, herkesin yasalara ve sadece yasalara uyma mecburiyetidir. Bu konuda Colliard “uygar toplumlarda kisilere, devletce duzenlenen ve korunan bazi haklar taninmistir; bunlar kamu ozgurlukleridir.” Acton ise ozgurlugu: “herkesin kendisine duseni yapmasi ve bunu yaparken;iktidardan, cogunluktan ve torelerden cekinmemesidir.” Ozgurluk tanimi cok cesitli oldugu gibi hak kelimesi de tartismali olup birbiri yerine kullanilabilen kelimelerdir. Huseyin Nail Kubali'ya gore: Hak ve Hurriyet tanimi cogu kez birbiri yerine kullanilabilen iki kelime olup bir hukuki gercegin iki yonunu teskil etmektedir. Hurriyet bir haktir,ve hak hurriyetle gerceklesir. Bunlardan biri olmadan digeri olamaz gerceklestirilecek bir hak yoksa, hurriyetin manasi olmadigi gibi, hurriyet yoksa haklarinda bir manasi yoktur. Bu konuda; hak dar kapsamli ve somutlasmis, hurriyet ise genis kapsamli ve soyut oldugunu belirten yazarlar oldugu gibi; hurriyet kullanilmasi icin baskalarinin bir sey yapmasina gerek olmayan pasif durmasinin yeterli oldugu,insanin kisisel davranisini bizzat sectigi kendi yapisini cizdigi yetki iken; haklarin cogu baskalarina ve topluma olumlu bir davranis kabul ettirme gucudur.”
Bu yonuyle haklar ve ozgurlukler elele giden, biri yol acan (ozgurluk), digeri kapatan (hak) iki es kavrami olusturmaktadir.
Insanlik tarihi boyunca kendine yonelik algisini gelistirerek, kendine karsi sinirlarini belirlemeye calismis, bunun sonucu olarak, hak kavramini gelistirmistir. Hak, otoritenin denetimi altinda ve onun guvencesi ile kendine yer bulabilmektedir. Ancak nesnesini, digeri olusturmaktadir. Digeri ile esit kosullarda bulunmasinin guvence altina alinmasi soz konusudur. Bu durumda, insanin insandan ozgur olmasi ile tam bagimsizligi olabilir. Ote yandan, doga icindeki insanin mutlak ozgurlugu, dolayisi ile haklarinin bulunmasi soz konusu olamaz. O halde once dogal ortamindan kopartilmasi gerekir. Bu yonuyle “Insan Haklari” insani digerine zorunluluk bagiyla, baglayan ve onu mahkum eden sureclerin bir sonucudur.
Boylece “Dogal” ozgurlugunu kaybettikce, haklarina kavusabilmektedir. Bu ise insanin yeni somuru bicimidir. Oyle ki, hak talep ettikce otekinin yasamini sinirlamaya baslanmakta, bu ise isbirligi ve ortaklasmayi ortadan kaldirarak, bireyi yalnizlastirmaktadir. Artik toplumsal insandan bahsedememekteyiz. Tek tek bireyler olusmustur ve bunlarin haklarini talep edebilecekleri, devlet, isveren, ana-baba ve diger kurumsal yapilar soyutlanarak ortadan kaldirilmistir. Haklarimizin guvencesini kim saglayacaktir. Bu noktada ortaya cikan yalnizlik, kimsesizlik duygusunun dogurdugu korku, insani yeni guce tabii olmaya iterek, kendiliginden haklarindan vaz gectigi bir yazili olmayan bir sozlesmeye itmektedir. Bu yeni bir sozlesmedir. Ve artik toplumsal degil bireysel sozlesmedir. Bir ulusa, bir topluma, bir aileye ya da baskaca bir grup arasinda degildir. Dogrudan sanal bir sermaye ile birey insan arasinda gerceklesen ve bogaz tokluguna yapilan yeni uretim sureclerinin baslangicidir. Ne icin, kimin icin oldugunu bilmedigimiz, soyut olan bir kaynak saglayicinin hukumranligi altinda gerceklestirilen bu uretim “Yeni-Vahsi ve Saldirgan Liberal Tanri”nin mutlak egemenligini getirmektedir. Insani degerlerini yitiren, “Insan”in yeniden kendi olabilmesi icin “yeniden bir aydinlanmaya” gereksinimi vardir. Egemenligini saglamasi icin ise direnmeye degil dayanismaya, hakkini talep edebilecegi bir otoriteye degil, isbirligi yapabilecegi insana gereksinimi vardir.
Cozum Onerileri
Dunya Toplumsal Kalkinma, Zirve Toplantisi Eylem Programi’nda alinan (Kopenhag, 6-12 Mart 1995) kararlarda cozum onerileri soyle siralanmaktadir ;
“Surdurulebilir kalkinma icin insani merkez alan bir yaklasimla ve asagida belirtilen uygulamalarla, guclendirilmis bir ortamin olusturulmasi icin caba harcayacagiz.
- Toplumlarimizin isleyis ve refahini belirleyen kararlarin formulasyonu ve uygulanmasinda sivil toplumun genis katilim ve mudahalesi;
- Surdurulebilir ekonomik buyume ve surdurulebilir kalkinmada genis bir temele dayanmak ve nufus sorunlarini ekonomi ve kalkinma stratejilerinde gozonunde tutmak. Bunlar, surdurulebilir kalkinmaya ve yoksullugun ortadan kaldirilmasina hiz kazandiracaktir ve nufus artisi sorunlarinin cozumune ve nufusun yasam kalitesinin gelistirilmesine katkida bulunacaktir;
- Buyumenin yararlarindan toplumsal gruplarin ve ulkelerin esitlik ve ayrimcilik yapmayan bir ilke benimsenerek yararlanmalari ve yoksulluk kosullari icinde yasayan insanlarin uretken kaynaklardan yararlanma olanaklarinin genisletilmesi;
- Ekonomik etkinlik ve toplumsal kalkinmaya yardimci olan pazar guclerinin karsilikli etkilesim icinde olmalari;
- Toplumsal bakimdan bolucu farkliliklarin ortadan kaldirilmasina donuk ve cogulculuk ve farkliliklara saygi gosteren hukumet politikalarinin olusturulmasi;
- Demokrasi, kalkinma ve butun insan haklari ve temel ozgurlukler arasindaki guclendirici karsilikli iliskileri gelistiren kararli bir politik ve yasal ortamin desteklenmesi;
- Politik ve toplumsal sureclerde dinsel ve kulturel farkliliklar da dahil olmak uzere her turlu farkliliga ve cogulculuga saygi gostererek kacinmak;
- Kopenhag Toplumsal Kalkinma Deklarasyonu'nda yeralan ilke, hedef ve taahhutlere uygun olarak, aileye ve topluluklara ve sivil topluma daha etkin bir rol vermek;
- Bilgi, teknoloji, egitim, saglik hizmetleri ve bilgilesim alanlarinda daha fazla hizmet saglamak;
- Butun duzeylerde dayanisma, birlikte calisma ve isbirligi anlayisini artirmak;
- Insanin saglikli ve uretken bir yasam surdurme olanaklarini artiracak hukumet politikalari belirlemek;
- Dogal cevrenin insan merkezli surdurulebilir kalkinma ilkesine gore korunmasi ve tahribinin onlenmesi.
Bilim ve bilim adami insanliktan ve yasamdan ayri konumlarda degildirler. Gercekten bilim uretimi yasamdan kopuk olarak var olamaz ve surdurulemez. Ancak II. Dunya Savasi sirasinda yasanilan olumsuz anilarin isiginda bilimin ve bilim adaminin insanligin yararina ve cikarina davranmasini saglayacak onlemlerin alinmasi gerekmektedir. Bunlarin basinda insanligin ugrastigi temel sorun alanlarinin one cikartilmasi ve bilimsel arastirmalarin onceden belirlenmis bu alanlara dogru yonlendirmesi gelirken, bilim adamlarinin da Yu-Pi denilen isadamlari gibi bireysel ve sorumluluktan uzak ve kendi iclerine kapali olmalari engellenebilmelidir. Toplumsal sorumluluklar, insan haklari ve sonuclarin degerlendirilmesi topluma acik ve destekleyenlerin denetiminde degil, kamusal alani temsil eden orgutler ve devletlerce gozetim altinda tutulmasi gereklidir. Ozel ya da kamusal alanda olsun bilimin yalniz basina uretilen, kapali mekanlar olmasinin onlenmesi yani sira halkin temel ve genel egitiminin artirilmasi, bilim yonetim sistemleri ve denetim sistemlerinin kurulmasi gerekmektedir.
Sonuc olarak bilimsel arastirmalarin ve ciktilarinin ozel olmasinin engelleyici onlemlerin alinmasi, kamuya acik olmasini saglayacak onlemler alinmalidir. Bilimsel ciktilarin sonuclari ozel olarak kullanima acilabilir, ancak bu ciktilarin kamuya ait oldugunu, arastirmalarin kamusal orgutler ve devletler tarafindan denetim altinda tutulmasi durumunda ortaya cikacak olumsuzluklardan bireyi koruyucu kural ve haklarin netlestirilmesi ve uluslararasi sozlesmelerin hizla ic hukuka uygun hale getirilmesi, kamusal denetim ve kontrol laboratuarlarinin kurulmasi gerekmektedir.

KAYNAKCA
1. Bertolt Brecht, Life of Galileo (Galileo’nun Yasami), Collected Plays (Toplu Oyunlar), Vintage Books, Random House, 1972, C.5, s.94;
2. Thomas S. Kuhn, Bilimsel Devrimlerin Yapisi, Nilufer Kuyas cevirisi, Cevirmenin Sunusu, Alan Yayincilik, 1982, s.28
3. Kuresellesme kavraminin sosyal bilimlerde ortaya cikisi ve gelisimi icin bkz: J. MacLean, “Philosophical Roots of Globalisation and Philosophical Routes to Globalisation” M. Shaw, (der.), Politics and Globalisation, London: Routledge,1999.
4. P. J. Taylor ve C. Flint, Political Geography: World-economy, Nation-state and Locality, London: Prentice Hall, 4. baski, 2000, ss.2-4.
5. Abacioglu, Nurettin, Kuresellesme Paradigmasindan Bir Kesit: Ilac ve Siyaset; Universite ve Toplum Dergisi; Haziran 2002, Cilt 2, Sayi 2; http://www.universite-toplum.org/summary.php3?id=69, 03.06.2003
6. R. Cox, ve T. Sinclair, Approaches to World Order, Cambridge: Cambridge University Press, 1996,
7. R. Cox, “Social Forces, States, and World Order: Beyond International Relations Theory”, 1981, ss.85-123. Alintinin yapildigi s. 88
8. Burak Ulman, Uzun Surecte Kuresellesme: Bir Sihirli Kavrami Tarihteki Yerine Koyma Denemesi; www.yildiz.itu.edu.tr; 04.06.2003
9. S. Amin, Kuresellesme Caginda Kapitalizm, Istanbul: Sarmal Yayinevi, 1999, ss.16-8.
10. Zencirkiran,Memet, Kuresellesme : Sorunlar ve ozum Onerileri, http://www.isguc.org/ KURESELLESME SORUNLAR VE COZUM ONERILERI.htm, 25.05.2003
11. Giddens, Antony; Elimizden Kacip Giden Dunya,(Cev.Akinhay,Osman),Alfa Yayinlari, 2000, s.20-21;
12. Hirst,Paul-Thompson Grahame (1998);Kuresellesme Sorgulaniyor,(cev. Cagla Erdem, Elif Yucel),Dost Kitabevi, 1998, s.8;
13. Govindarajan,Vijay-Gupta,Anil K(1999).; Setting a Course for the New Global Landscape,Mastering Global Business,(edt.Tim Dickson) Financial Times Publishing ;1999, s.5-7;
14. Isikli, “Yeni Dunya Duzeninde Emek Sermaye Celiskisi”, Mulkiye, cilt:XXIV, sayi:224 Eylul –Ekim 2000, s.27-50
15. Isikli, Alpaslan; Bilim ve Universiteye Karsi Kuresel Saldiri; Universite ve Toplum Dergisi; Eylul 2002, Cilt 2, Sayi 3, Sayfa(lar) 03; http://www.universite-toplum.org/summary.php3?id=87, 03.06.2003
16. Canatan, O.B., Felsefi Birey-Felsefi Ozgurluk, Felsefe Sorunlari baslikli Makale, Felsefe Dergisi, Istanbul, Ekim 1987, S.87/5, s.5-25
17. Mengusoglu, T., Ethik ve Antropolojik Acidan Ozgurluk Kavrami, («Der ethische und antropologiche Freiheitsbegriff»; Sonderausdruck aus der Festschrift fur Prof. W. Heistermann, Berlin, 1979 (Prof. T. Mengusoglu’nun, Prof. W. Heistermann icin yayinlanmis bu armagan kitabinda yer alan yazisinin ayri basimindan cevrilmistir. Cev. U. Gokberk), Yazko Felsefe Yazilari Dizisi:1, Haz. S. Hilav, Istanbul, 1982, s.31-42
18. Monod, J., Raslanti ve Zorunluluk (Le hasard et la nécessité), Dost Kitabevi Yayinlari, No:16, 1. Baski, Ankara, Ekim 1983
19. Ozon Mustafa Nihat, Osmanlica Turkce Sozluk, Bilgi Yayinevi, Ankara,1971;
20. Ozon Nijat, Buyuk Dil Kilavuzu, YKY., Istanbul,1995;
21. Yalim Ulku-Ozcan, Turkce Es ve Karsit Anlamlilar Sozlugu, Bilgi yayinevi, Ankara,1983;
22. Hancerlioglu Orhan, Felsefe Ansiklopedisi, Remzi Kitabevi, Istanbul, 1978
23. Kucuradi Ioanna, Insan Haklarinin Felsefi Temelleri, Turkiye Felsefe Kurumu Yayini, Ankara, 1982, (Felsefe ve Insan haklari,s.49)
24. Kucuradi Ioanna, Etik, Meteksan yayini, Ankara 1988, s.162
25. Donnelly Jack., Teoride ve Uygulamada Evrensel Insan Haklari (c. Mustafa Erdogan- Levent Korkut) Yetkin yayinlari, Ankara, 1995,s.27-29,37.
26. Gulmez, M., Insan Haklari ve Demokrasi Egitimi: Egemenlik Insanindir, TODAIE Yayini, No:303, Ikinci Basim, Ankara, Nisan 2001, s.1-22;
27. Ozdek, Y., Uluslar arasi Politika ve Insan Haklari, Oteki Yayini, Ankara, 2000, s.194:
28. Gemalmaz, M.S., Ulusalustu Insan Haklari Hukukunun Genel Teorisine Giris, Beta Yayini, Istanbul, 1997, s.388-389:
29. Kaboglu, I.O., Kolektif ozgurlukler, Dicle Universitesi Hukuk Fakultesi Yayini, Diyarbakir, 1989, s.30-34:
30. Uygun, O., “Insan Haklari Kurami”, Insan Haklari, Cogito, YKY, Istanbul, 2000, s.21-25
31. Kaboglu, I., Dayanisma Haklari, IHDE Dizisi, 3. TODAIE Insan Haklari Arastirma ve Derleme Merkezi Yayini, Ankara, 1996
32. Helmons, S.M., “La quatrième génération des droits de l’Homme”, Les droits de l’homme au seuil du troisième millénaire eb hommage à Pierre Lambert, Bruylant, Bruxelles, 2000, s.551
33. Sen, Z., Universiteler, Bilimsel Gelisme ve Insan Haklari Etkilesimi, Turkiye’de Insan Haklari Konferansi, 7-9 Aralik, 1998, TODAIE Yayini, No.301, 1.Baski, Ankara, Haziran 2000, s.443-447
34. Pasin, G.E., Turkiye’de “Sanat Egitimi Hakki”, Turkiye’de Insan Haklari Konferansi, 7-9 Aralik, 1998, TODAIE Yayini, No.301, 1.Baski, Ankara, Haziran 2000, s.449-452
35. Gultekin, U., Turkiye’de Kulturel Haklar Sorunsalina Sanatsal Acidan Bir Bakis, Turkiye’de Insan Haklari Konferansi, 7-9 Aralik, 1998, TODAIE Yayini, No.301, 1.Baski, Ankara, Haziran 2000, s.453-456
36. Tan, H., Yazin ve Yazicilarin Insan Haklarinin Gelismesi ve Korunmasina Katkisi, Turkiye’de Insan Haklari Konferansi, 7-9 Aralik, 1998, TODAIE Yayini, No.301, 1.Baski, Ankara, Haziran 2000, s.457-460
37. Ozdek, Y., Gelisme Hakki: “Ekonomik Kalkinma”dan “Insan Haklari Temelinde Gelisme”ye, Turkiye’de Insan Haklari Konferansi, 7-9 Aralik, 1998, TODAIE Yayini, No.301, 1.Baski, Ankara, Haziran 2000, s.463-497
38. Gillies, D., Human Rights, Governance and Democracy, The World Bank’s Problem Frontiers, Netherlands Quarterly of Human Rights, Vol.11/1, 1993, s.8
39. Tekeli, I., IULA ve EMME Basdanismani sifati ile yaptigi konusma, Kentsel Haklar: Karsilastirmali Bir Cercevede Turkiye, (Der. Mete Tuncay), WALD, (Dunya Yerel Yonetim ve Demokrasi Akademisi), Istanbul, 1994, s.465
40. Geray, C., Kenttaslik Haklari, Turkiye’de Insan Haklari Konferansi, 7-9 Aralik, 1998, TODAIE Yayini, No.301, 1.Baski, Ankara, Haziran 2000, s.499-504
41. Keles, R., Hamamci, C., Cevrebilim, Imge Kitabevi, 3.Baski, ISBN 975-533-043-7, Ankara, 1998, s.11-24
42. Gulmez, M., Uluslararasi Sosyal Politika, TODAIE Yay. No. 300, 1. Basim, Ankara, Mayis 2000, s. 118
43. Avrupa Komisyonu Turkiye Temsilciligi, http://www.deltur.cec.eu.int/Yayinlar ve Haberler - Turkcelestirilmis AB Yayinlari-Brosurleri Avrupa Komisyonu Turkiye Temsilciligi - Representation of the European Commission to Turkey.html, 3 Mart 2002
44. http://www.hakis.org.tr/insan_haklari/yirminci-yuzyilda/kitle_iletisim.htm, 3 Mart 2002
45. Insan Haklari Koordinator Ust Kurulu Calismalari, Bolum 3 Insan Haklari Acisindan Kadinin Durumu Sorunlari ve Cozum Onerileri, http://www.basbakanlik.gov.tr/yayinlar/insanhak3.htm/I_H_K_U_ Kurulu'nun Calismalari 3.htm, 3 Mart 2002
46. Kivilcim-Forsman, Z., Genetik Teknolojisi ve Insan Haklari, Turkiye’de Insan Haklari Konferansi, 7-9 Aralik, 1998, TODAIE Yayini, No.301, 1.Baski, Ankara, Haziran 2000, s.511--512
47. Oguzhan, T., Hasta Haklari ve Doktor Haklarinin Duzenlenmesi, Turkiye’de Insan Haklari Konferansi, 7-9 Aralik, 1998, TODAIE Yayini, No.301, 1.Baski, Ankara, Haziran 2000, s.531-539
48. Kuntay, E., Cocuk Haklari ve Aile Ici Iliskiler: BM Cocuk Haklari Sozlesmesi Uzerine Bir Yorum, Turkiye’de Insan Haklari Konferansi, 7-9 Aralik, 1998, TODAIE Yayini, No.301, 1.Baski, Ankara, Haziran 2000, s.541-547
49. Usan, M.F., Ozurluler de Insan: Ozurlulere de Insan Haklari: Mevzuatta Yapilan Son Degisikliklerin Degerlendirilmesi, Turkiye’de Insan Haklari Konferansi, 7-9 Aralik, 1998, TODAIE Yayini, No.301, 1.Baski, Ankara, Haziran 2000, s.549-569
50. Sumer, N., Hukumluler ve Insan Haklari Konusunda Bir Degerlendirme, Turkiye’de Insan Haklari Konferansi, 7-9 Aralik, 1998, TODAIE Yayini, No.301, 1.Baski, Ankara, Haziran 2000, s.571-577
51. Ilal, E., Insan Haklari ve Kuresellesme: Temel Hak ve Ozgurluklerin Guvence Bunalimi, Turkiye’de Insan Haklari Konferansi, 7-9 Aralik, 1998, TODAIE Yayini, No.301, 1.Baski, Ankara, Haziran 2000, s.581-586
52. Sahin, Y.E., Kuresellesme Yoksullasma ve Insan Haklari, Turkiye’de Insan Haklari Konferansi, 7-9 Aralik, 1998, TODAIE Yayini, No.301, 1.Baski, Ankara, Haziran 2000, s.587-596
53. Yaman, H., Temel Hak ve Hurriyetlerin Sinirlandirilmasi, www.turkhukuksitesi.com/ H U K U K V E I N S A N H A K L A R I S I T E S I N E H O S G E L D I N I Z __.htm, 3 Mart 2002
54. http://www.un.org.tr/doc_pdf/kop_eylem.pdf, 03.06.2003